S.D. Perry Tarafından yazılmış Resisent Evil Kitaplarının 3. südür. Tüm çeviri bana aittir.
Racoon Times, 26 Ağustos 1998
BELEDİYE BAŞKANI, RACOON ŞEHRİNİN ‘ŞEHRİ GÜVENLİ TUTMA’ PLANINI DUYURDU
Belediye binasının ön
basamaklarında, Belediye başkanı Harris, Racoon Şehrinde, yazın başından beri
hızla artarak süren cinayetlerin sonrası, Özel Taktik ve Kurtarma
Timi(S.T.A.R.S.) hakkındaki soruşturmanın devam edeceği ve 10 yeni polis
memurunun Racoon polis teşkilatına katılacağını dün öğlen bir basın toplantısıyla duyurdu. Polis Şefi Brian Irons ve Raccoon Meclisi tüm üyelerinin
katılımıyla Harris, toplanan şehirlilere ve gazetecilere; Raccoon Şehrinin
tekrar, içinde yaşamak ve çalışmak için güvenli bir şehir olacağını ve 11
"yamyam" cinayeti ve 3 ölümcül yabani hayvan saldırılarıyla ilgili
soruşturmanın yakında sonuçlanacağını
söyledi.
“Son bir ayda kimsenin saldırıya uğramamış
olması biz seçilmiş yöneticilerin rahatlayabileceğimiz anlamına gelmez.”
Harris devam
etti;
“Racoon Şehri’nin iyi insanları, polis
gücüne güvenmeli ve siyasi temsilcilerin, onların hak ettiği güvenliği sağlamak
için mümkün olan her şeyi yaptıklarını bilmeliler. Herkesin bildiği gibi
S.T.A.R.S. ekibi hakkındaki soruşturma devam ediyor. Bu birimin çok kötü yönetilmiş olan cinayet
soruşturmaları ve bunu mütabıken, Racoon
şehrinden kaybolmaları, bu halkı çok önemsemediklerini bize göstermiştir.
Fakat Şef Irons ve burada gördüğünüz
erkekler, kadınlar ve ben denizin verdiği önemi ve Racoon’daki çocuklarımızın
korku duymadan büyüyebilecekleri bir şehir için ellerinden geleni ardına
koymayacaklarını bilmenizi isterim.”
Haris, kamu güvenliği ve Racoon sakinlerinin daha fazla bu saldırılara
maruz kalmaması için, 3 aşamalı bir planın detaylarını anlatarak devam etti. 10
ile 12 arasında yeni polis memurunun alınmasının yanı sıra, şehir genelinde en
azından Eylül ayı boyunca sokağa çıkma yasağının uygulanacağını ve Şef Irons’ın
şahsen başında olduğu birçok polis memurunun ve dedektiflerin görev aldığı, bu
yılın mayıs ve temmuz aylarında gerçekleşen 11 kişinin ölümüne sebep olan
katillerin bulunması hakkındaki soruşturmanın
devam edeceğini söyledi.
Cityside, 4
Eylül 1998
UMBRELLA’NIN RACOON ŞEHRİNDE PLANLADIĞI
KOMPLEKS VE YENİLEME PROJESİ
Aşağı Racoon şehrindeki Umbrella Kimyasal tesisi geniş çaplı bir
inşaata önümdeki pazartesi başlayacak. Bu gelişen
ilaç şirketi için son bir yıl içinde üçüncü yapısal yenileme olacak. Umbrella
sözcüsü Amanda Whithney’in bildirdiğine göre, ana tesis içerisindeki iki laboratuarın
aşı sentezi için gerekli milyonlarca dolar değerinde ekipmanlarla donatılmış
olacak ve son teknoloji kameralı ve şifreli otomasyon güvenlik sistemleriyle
korunacak. Ek olarak bağlı olan tüm ofislerin bilgisayar sistemleri de buna
uygun olarak birkaç gün içinde adapte edilecek. Fakat bu durum aşağı şehir için
bir trafik problemine yol açacak mı? Whitney:
“Henüz tamamlanmış
olan Racoon polis binalarının yenilenme işleminden hemen sonra bizim
yapacağımız inşaat sürecinin sebebiyle, sokakların barikatlarla kapatılmasına
devam edilmesi sonucunda şehir içi yolcuların bu durumdan bıktıklarını
biliyoruz. Bu yüzden çoğu çalışmalarımızı sokaklara taşmadan, geri kalanları da
mesai sonrası saatlerde yapacağız.”
Okurlarımız hatırlayacaklalar, R.P.D.
binasının ön avlusunda son günlerde toprakta ve betonda ortaya çıkan çatlaklar
yüzünden yeniden döşeme ve çevre düzenlemesine gidilmiş ve bu yüzden Oak
caddesi 6 gün boyunca 2 ye bölünerek kullanılmıştı. Son olarak bu
“revizyonların” nedeninin sorulması üzerine Whitney şöyle cevap verdi,
“Umbrella, var
olan rekabet ortamında güncel teknolojilere ayak uydurarak kendini yenileme
özelliğine sahiptir. BU durum, birkaç ay boyunca işlerimizi aksatabilir ama
revizyon tamamlandığında buna değeceğine ve kayıp zamanımızı telafi edeceğine eminim.”
Racoon Haftalık Başyazısı, 17 Eylül 1998
IRONS ADAYLIĞINI
KOYACAK MI?
Belediye başkanı Harris önümüzdeki baharda gerçekleşecek
seçimlerde çetin bir yarışa girebilir. R.P.D. deki muhabirimizin kesin olmayan
haberine göre; son dört buçuk yıldır polis şefi olan Brian Irons, 3 dönem üst
üste seçim kazanan ve hala rakipsiz olan Devlin Harris’e karşı, şehrin en
yüksek yönetiminin bir sonraki adaylarından biri olabilir.
Irons, henüz politik arenaya muhtemel
girişiyle ilgili bir açıklamada bulunmasa da, bir zamanların S.T.A.R.S. üyesi,
aynı zamanda söylentileri inkâr etmiyor. R.P.D.’nin genişletilmesi planıyla ve
yazın meydana gelen ve hala çözülememiş cinayetlerden beri sürekli artan ve
şuan her zamankinden daha fazla olan popileritisiyle şef Irons, Harris’in
devrini sona erdirebilecek tek kişi olarak görülebilir. Ama sorun şu ki,
seçmenler acaba Irons’ın 1994 deki Cider İlçesindeki arazi usulsüzlüğüne
karıştığı iddiasını unutabilecekler mi? Ya da RPD binasını bir kamu binasından
daha çok müzeye benzeten, tablolar ve iç dizayn parçalarından oluşan nadir ve
pahalı zevklerini? Haber kaynağı muhabirimiz bu iş, her ne kadar saman içinde
iğne aramaya benzese de, Irons’ın finansal kayıtlarına ulaşmaya çalışmakta.
Baocoan Times, 22 Eylül 1998
BİR GENÇ ŞEHİR PARKINDA SALDIRIYA UĞRADI
Geçen akşam,
yaklaşık saat 18:30 da, 14 yaşındaki Shanna Williamson, voleybol antrenmanından
evine dönerken, aşağı şehirdeki Birch sokağı parkında esrarengiz bir yabancı
tarafından saldırıya uğradı. Parkın güney tarafındaki çiftlerden aniden ortaya
çıkan adam, kızı yakalamaya çalışırken bisiklete çarptı. Genç kız sadece birkaç
çizikle elinden kaçmayı başardı ve koşarak yakındaki Tom ve Clara Atkins’in
evine ulaştı. Atkinslerin durumu bildirdikleri yetkililer, parkta geniş çaplı
bir araştırma yapsalar da saldırgana dair herhangi bir iz bulamadılar. Genç
kızın ertesi sabah polis merkezinde verdiği ifadeye göre; saldırgan aniden
ortaya çıkmıştı. Çürük meyve gibi bir koku yayıyordu. Kaçarken arkasına
baktığında saldırganın sarhoş gibi göründüğünü, sendelediğini ve düştüğünü
görmüştü.
Geçtiğimiz
Mayıs ve Haziran aylarında meydana gelen ve hala çözülemeyen vahşi yamyamlık
olaylarından, Haziran ayında gerçekleşen ve Zafer parkındaki “saldırgan ayılar
olayı” olarak bilinen olayı gören görgü tanıklarının ifadelerine çarpıcı
şekilde benzerliğinden dolayı, RPD bu olayı çok ciddiye almakta. Belediye
başkanı Harris bugün geç saatlerde bir basın toplantısı yapmak için
gazetecileri çağırdı. Şef Irons da, zaten yeni alınacak polislerin önümüzdeki
hafta beklediklerini, mevcut devriyelerin arttırıldığını ve sahalarının aşağı
şehir parkını da kapsayacak şekilde genişletildiğini belirtti.
BÖLÜM 1
S.T.A.R.S.’ın Planı
23 Eylül
1998
Erkekler
Barry’nin hurdasında beklerken, Jill elinden geldiğince ecele etmeye
çalışıyordu. En son gördüğünde beri evin altı üstüne getirilmişti, zemin
kitaplar ve kâğıtlarla kaplıydı. Bu karmaşada ve karanlıkta gezinmek kolay
değildi. Küçük evinin bu hali gerçekten üzücüydü ama bir sürpriz de sayılmazdı.
Böyle şeyleri kafaya takmayacak kadar duygusal olmadığı ve burayı bu hale
getirenlerin pasaportunu bulamayı beceremedikleri için şükretti. Zifiri
karanlıkta yatak odasına gitti temiz çoraplarını ve iç çamaşırlarını eliyle
rastgele yoklayarak bulmaya çalıştı. Odanın dibindeki gereçleri ararken biraz
ışık olmasını diliyordu. Ev bu halde karışmış olmasaydı bile, karanlıkta çanta
hazırlamak düşündüğünden daha zordu fakat başka şansının da olmadığını
biliyordu. Umbrella’nın hala evlerini gözetleme ihtimali çok fazla olmasa da,
eğer hala gözlüyorsalar, en ufak bir ışık, ateş açmalarına neden olabilirdi.
“En azından buradan gidiyoruz, Daha fazla
saklanmak yok.”
Hatta durum daha kötüydü. Yurt dışına çıkacaklar, düşman
merkezine ani bir saldırı düzenleyecekler ve muhtemelen bu sırada
öldürüleceklerdi ama en azından Racoon şehrinde bu eziyeti daha fazla çekmek
zorunda kalmayacaklardı. Hele ki gazetede okuduğu o son haberden sonra.
“Son bir haftada meydana gelen iki saldırı
olayı …”
Chris
ve Barry, T-virüsün insanlara yaptığını bilmelerine rağmen tehlikenin devam
ettiği konusunda şüpheliydi. Barry bunun, Umbrella’nın kimseye zarar gelmeden
önce “kurtarıcı” olarak ortaya çıkacağı bir reklam kampanyası şovunun hazırlığı
olan bir tezgâh olarak düşünüyordu. Chris de bu fikre katılıyor, Umbrella’nın
kendi arka bahçesine pislemeyeceğini ve oraya gidildiğinde Spencer malikânesi
felaketi hakkında onlarla konuşmak konusunda ısrar ediyordu. Fakat Jill, bu tür
varsayımları pek önemsemiyordu. Umbrella araştırmalarını kontrol altında
tutamadığını zaten kanıtlamıştı. Ayrıca Rebecca ve David Trapp*’ın takımı,
Mainede karşılaşmışlardı… Şimdi bunları düşünecek zaman değildi, yakalamaları
gereken bir uçak vardı. Şifonyeri kapatıp oturma odasına yönelmişti ki,
üzerindekinden başka sutyen olmadığını hatırladı. Kaşlarını çatarak açık
çekmecelere döndü ve tekrar yoklamaya başladı. Neyse ki Brad’in kaçarak
arkasında bıraktıklarından kendine uygun birkaç tane elbisesi vardı.
O ve çocuklar, Umbrella’nın, Barry’nin evini bastıklarından
beri, birkaç hafta boyunca Brad Vickers’ın boş evinde takılmışlardı. Brad’in
elbiseleri, ne daha uzun olan Chris’e ne de daha yapılı olan Barry’e uymamıştı
ama Jill gayet rahat giyebilmişti. Ancak iç çamaşırları söz konusu olunca bu S.T.A.R.S.
pilotunun Jill’e uygun bir şeyi olamayacağı aşikârdı. Avusturya ya gidip iç
çamaşırı mağazasına gitmekte istemiyordu açıkçası.
“Orada iç çamaşırına Vanity deniyor”
diyerek mırıldanarak yoklamaya devam etti.
Rebecca Chambers ve Maine görevinden sağ kalanlar hala
saklanıyorlar, sessizce S.T.A.R.S. organizasyonu vasıtasıyla bağlantılarını
sürdürüyorlar ve Chris ve Barry’nin Umbrella merkez binası hakkında
anlatabilecekleri bilgiler için bekliyorlardı. Her ne kadar T-virüsün
arkasındaki kişilerin muhtemelen kendi gizli tesislerinde olsalar da, resmi
olarak merkez binaları Avusturya’daydı ve kıçlarını kaldırıp bir yerden
başlamaları gerekiyordu.
Jill
çantasını omuzlayıp mutfak tarafındaki arka çıkış kapısına yönlenmeden önce
evine son defa baktı. Buzdolabının üzerinde lapa gibi dağılmış elma ve
armutlardan gelen ağır çürük kokusu karanlık bir hava estirmişti. Bu koku,
Spancer malikânesindeki buldukları yapışkan ve çürümüş parmaklarıyla kendisini
tutmaya çalışan, solmuş ve akmış yüzlü şeyler tekrar hafızasında canlandı ve
tüyleri diken diken olarak ürperdi. Kapıdan hemen çıkmak için hızlandı.
“Jill?”
Hemen
dışarıdan Chris’in yumuşak sesini aniden duyunca elinde olmadan kısık bir sesle
çığlık atıverdi. Kapı açıldı ve uzaktaki sokak lambasının hafif ışığının
vurmasıyla Chris’in silueti belirdi.
“Evet, işte buradasın,” dedi ve ileri
adım attı.
“Uzun sürdüğü için üzgünüm. Umbrella sanki
buradan buldozerle geçmiş.”
O cılız ışıkta
bile, Chris’in yüzündeki o çocuksu sırıtışı görebiliyordu.
“Bir zombiyle karşılaştığını düşünmeye
başlamıştık.”
Chris’in sesi her ne kadar alaycı gibi çıksa da, gerçekten
endişelendiği belli oluyordu. Onun gerginliği azaltmaya çalıştığını biliyordu
ama kendinde gülümseyecek hal bulamıyordu. Umbrellanın hatasından dolayı ormana
salıverilen şeylerden dolayı çok fazla kişi hayatını kaybetmişti. Eğer Racoon
şehrinin daha yakınına yayılsalardı…
“Hiç komik değil,” dedi usulca.
Chris’in
sırıtışı gitti. “Biliyorum. Hazır mısın?”
Jill başıyla evet dedi ama onları bekleyen şeye gerçekten
kendini hazır hissetmiyordu. Aynı zamanda arkasında bıraktıkları için de hazır
hissetmiyordu. Son birkaç hafta içerisinde herkes için kabus olarak
nitelendirilebilecek şeyler, onun için artık sıradan gerçekler halini almıştı.
Şeytani şirketler, çılgın bilim adamları, katil virüsler. Ve yürüyen ölüler…
“Evet” dedi sonunda. “Ben hazırım”
Beraber dışarı çıktılar. Jill kapıyı kapatırken birden garip ve
uğursuz bir duyguya kapıldı. Sanki bu eve bir daha ayak basamayacaktı ve
başlarına bir şey gelmese bile üçü bir daha Racoon şehrini göremeyeceklerdi. Bir
şeyler olacaktı ama onlara değil. Endişe içinde kapı tokmağını tutarken, bir an
tereddüt etti ama bu garip düşüncelerden kurtulup mantıklı düşünmeye çalıştı.
Eğer Racoon’u kurtarırlarsa ve eğer Umbrella şirketine karşı mücadelelerini
kazanırlarsa neden evlerine dönmesinlerdi ki? Nedenini bilmiyordu ama bu
rahatsız duygu çok güçlüydü. Çok kötü bir şeyler olacaktı, çok kötü…
“Hey, sen iyi misin?”
Jill, başını kaldırıp Chris’e baktı ve daha öncede fark ettiği
gibi aynı endişeyi onun da yüzünde görebiliyordu sanki. Son haftalarda Chris’le
oldukça yakınlaşmışlardı, hatta Chris’in biraz daha yakınlaşmış olabileceğinden
şüpheleniyordu. Peki ya kendisi?
Biraz önceki yoğun endişesi azalmış, diğer karmaşıklıklar ve
belirsizlikler yerini almıştı. Jill titreyip kendine geldi ve Chris’e başını
salladı, kafasındakilerin gitmesine izin verdi. New York uçağı, onun şahsi
analizlerini ya da engel olamadığı endişelerini düşünüp hayal etmesini
bitirmesini beklemezdi. Ama o kötü duygu hala duruyordu.
“Hadi
buradan gidelim artık” dedi istemeden. Gecenin vakti ilerlerken, arkasında
bıraktığı evi yavaş yavaş karanlıkta kayboluyordu, tıpkı yalnız ve sessiz bir
mezar gibi.
BÖLÜM 2
Racoon Yolunda
29 Eylül 1998
Mor karanlığın
keskin gölgesinde, dağlar boydan boyu alacakaranlıkta belirmişti. Dönemeçli asfalt
yol, kıvrılarak sanki karanlığın içine giderken, açık gökyüzünde kule edasıyla
görünen tepeler etrafını sarmış gölge gibi onu takip ediyor, yıldızların soluk
parlaklıkları boyunca uzanıyordu. Eğer mucizevî bir şekilde biraz daha yolu
görebiliyor olsaydı belki geç kalmayabilirdi. Belki mesaisine zamanında
yetişebilirdi ama polis merkezine gitmeden önce yeni apartman dairesine
yerleşmeyi, bir duş almayı, bir şeyler yemeyi umut ediyordu. Gerçi en son
benzin istasyonunda üniformasını giymesi ona birkaç dakika kazandırmıştı ama
gene de berbat bir durumdaydı.
“Böyle devam et, memur Kennedy. İşindeki ilk günde dişlerindeki hamburger
kırıntılarıyla yoklamaya katılacaksın. Çok profesyonelce.”
Onun devriyesi
saat dokuzda başlıyordu ve saat sekiz olmuştu bile. Jip, Racoon şehrine yarım saatte
mesafesi kaldığını gösteren tabelanın altından geçse de, Leon gaza biraz daha
yüklenmeye başladı. En azından yol açıktı, hatta her iki şeritte. Saatlerdir
kimseyi görmemişti. Bu durum, öğleden sonra bayağı vakit kaybetmesine ve acele
etmesine neden olan New York ta ki trafikten sonra gerçekten memnun edici bir
değişiklik sayılabilirdi. Gerçi bu durumdan dolayı akşam olmadan RPD’yi arayıp
geç kalabileceğine dair bir mesaj bırakmayı akıl etmişti ama hatlarda bir arıza
olmalıydı. Meşgul sinyalinden başka bir ses gelmiyordu.
Racoon
şehrinde; az mobilyalı, iki blok ötesinde bir park bulunan ve Polis merkezine
sadece 5 dakika sürüş mesafesinde bulunan stüdyo bir daire kiralamıştı. Artık
trafikte beklemeler, kalabalık caddeler ya da rastgele tehlikeli sürüş
meraklıları olacaktı. Evine geldiğinde bavulunu bile açmadan ilk vardiyaya
kazasız belasız yetişip, bu huzurlu şehirde görev yapmak için can atıyordu.
Racoon şehri gerçekten bir polis için çalışabileceği en sakin yerlerden
biriydi, tabi son birkaç ayı saymazsak. Şu cinayetleri… Kendi kendine bunu
düşünürken bile biraz irkilmişti. Elbette Racoonda yaşananlar korkunç ve mide
bulandırıcıydı ama şüpheliler henüz yakalanmamıştı ve soruşturma gerçek anlamda
henüz başlıyordu. Ayrıca eğer şef Irons onu severse - akademideki yöneticiler
kadar severse - belki ona da bu soruşturmada görev verebilirdi. Şef Irons’ın
bir tür “hıyar” olduğuna dair söylentiler duymuştu ama eğitimi sırasında aldığı
birinci sınıf eğitim, bir hıyarı bile etkilemeye yeterli olacaktı. Zaten
akademiden, ilk ona girerek mezun olmuştu.
Aslına Racoon
şehrine yabancı sayılmazdı. Çocukken, dedesi ölene kadar yazın büyük zamanını
buraya gelip dedesinin yanında geçirmişti. Şimdi eski kütüphane RPD binası olmuş
ve Umbrella sayesinde kasaba görünümündeki bu şehir, şimdi gerçek bir kent
görünümündeydi. Fakat genel olarak hala çocukluğunda hatırladığı gibiydi.
Yamyam katiller sorunu çözüldü mü, Racoon tekrar eski ideal, güzel, temiz,
dağların arasına gizlenmiş beyaz yakalılarla dolu bir cennet olacaktı.
“Bir iki hafta öylece otururum ama er geç şef Irons dosyamı okur ve
aradığı kişinin ben olduğumu anlar. Sonra benden soruşturmayla ilgili birkaç
dosyaya göz atmamı ister ve ben kimsenin henüz göremediği bazı ipuçlarını
yakalarım. Tanıklarla tekrar konuşurum ve belki daha önce hatırlayamadıkları ya
da yanlış hatırladıkları bir şeyi düzeltirim ve…”
Bu sırada bir şey jipin önünden
hızla koşarak geçti.
“Tanrım!”
Leon şoku
hemen atlatıp ani bir fren yaptı. Aracın savrulmasını önlemek için direksiyon hâkimiyetini
kaybetmemeye çalıştı. Kauçuk lastiklerin sürtünmesi sonucu acı bir çığlık gibi
bir ses çıktı. Jip yarım dönmüş ve yolun kenarındaki karanlık ağaçlara döner
bir vaziyette durabildi. Kalbi hızla atıyordu ve midesine ağrı girmişti. Leon
pencereyi açıp kafasını dışarı çıkarttı ve karşısına çıkan hayvanın gölgesini
görmek için caddeyi baştan sona taradı. Neyse ki ona çarpmamıştı ama nerdeyse
çarpıyordu. Çok iyi görememişti, belki de bir köpekti. Büyüklüğüne bakılırsa normalden
fazla büyümüş bir doberman… Fakat garip görünüyordu. Sadece bir saniyelik
görebildiği; kırmızı gözleri, kurt gibi gövdesi vardı. Ve sanki bir çeşit…
Sümüksü?
“Hayır, hayır. Bir tür ışık yansıması olmalı veya ani şokla yanlış
görmüş olmalıyım. İyiyim ve ona da çarpmadım, önemli olanda bu.”
“Tanrım!” dedi tekrar ama bu sefer rahat
bir şekilde. Aslında hem rahatlamış, hem de sinirlenmişti ve adrenalin
yüzünden tüm düzeni bozulmuştu. Aptal
sahipleri köpeklerini başıboş bırakıyor, onlarda ezilene kadar rahat rahat
ortalarda dolaşıp arabaların önüne atlıyorlar diye düşündü. Jipin yanında aslında
tabelanın yanında durmuş olduğunu fark etti. Tabelada “RACOON ŞEHRİ 10 KM”
yazıyordu. Saatine bakıp hala yarım saati olduğunu görünce derin bir oh çekti.
Çam kokusunu içine çekerken birden içini tedirgin eden başka fikirlere kapıldı.
Racoon’daki olaylardan bazıları hayvan saldırısı değil miydi? Vahşi köpekler
yada başka bir şey mi? Belki de birisinin köpeği falan değildi. Bu rahatsız edici
düşüncelere dahası katıldı: Belki de köpek hala gitmemiş onu karanlıktaki
ağaçların arasından izleyecek kadar yakındı.
“Saçmalama”
Leon kendi kendine mırıldandı ve
kendini daha iyi hissetti. Bazen hayal gücüne kendisi bile inanamıyordu.
“Küçükken kötü adamlar tarafından kovalanmayı, büyüyünce de ağaçların
arasında gözetleyen köpekleri hayal ediyorsun. Tam yaşına göre, Leon. Tanrı
aşkına sen bir polissin, kendine gel…”
Arabayı
çalıştırıp yoluna devam ederken, içindeki huzursuzluğu bastırmaya çalıştı. Nede
olsa şehirde onu yeni bir ev, parlak ve saygın bir kariyer bekliyordu. Sadece
onun o yaratıcı hayal gücünü dizginleyebilsin. “Ve yolumdayım” dedi. Racoon şehrine yaklaşırken, yeni bir hayata
yol alırken, hiç bir şeyin zor olmayacağını düşünüyordu.
Claire, hem psikolojik
hem de duygusal bakımdan tükenmişti ve son iki saattir kıçının ağrısı durumu
hiç de kolaylaştırmıyordu. Ağrı ve sızılar kemiklerine kadar işlemeye başlamıştı
ve ağrılar arttıkça, Harley’e daha çok gaz veriyor, motor hızlandıkça poposu
daha çok acıyordu. Dahası bu karanlık havada geldiği ve üzerine deri ceketini
giymeyecek kadar aptal olduğunu görünce Chris, daha çok sinirlenecekti. Aslında
keşke Chris orada olsa da sabaha kadar bana aptal diyerek bağırsa diye düşündü.
Harley’in sesi
ıssız yolda yankılanıyordu. Köşeleri dikkatlice dönerken, herhalde devrilirse
bu ıssız caddede birisinin onu bulup yardım etmesi için çok beklemesi gerekir
diye düşünüyordu. Gerçi kaskı olmadığından devrilse onu asfalttan kazımaları
gerekirdi.
Aptalcaydı, aklından geçenler çok
aptalcaydı ama Chris in başı beladaydı. Hatta tüm şehirde garip bir şeyler
vardı. Son birkaç haftadır abisinin durumuyla ilgili şüphesi giderek artmıştı
ve bu sabah yaptığı telefon görüşmesiyle düşünceleri kesinleşmişti. Telefon
ettiği kimse evde yoktu, sanki tüm Racoon taşınmıştı ve bir iz bırakmamışlardı.
Başka zaman bu tüy ürpertici durumda Racoon hakkında endişelenebilirdi ama eğer
Chris oradaysa ve başına bir şeyler gelmişse başka bir şeyin önemi yoktu. Böyle
şeyler düşünmemeye çalıştı. Chris hala o bildiği Chris’di çünkü.
Her ikisi de
çocukken, babaları inşaat işinde öldürülmüş, 3 sene sonra da annelerini bir
trafik kazasında kaybetmişlerdi. O günden sonrada abisi ebeveyn rolünü
üstlenmiş ve onun için elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Sadece birkaç yaş
büyük olmasına rağmen onu koleje göndermiş, her ay belli bir miktar para
göndermiş, hepsi bir yana her hafta sektirmeden telefon edip ilgilenmişti. Son
zamanlar dışında…
Son bir buçuk
ay boyunca aramamış, telefonlarına da dönmemişti. Yeni bir kız arkadaşının
olması veya S.T.A.R.S. la ilgili herhangi bir görev durumundan dolayı olduğunu
kendine ikna etmeye çalışarak, endişelerini hafifletmeye çalışmıştı. Fakat üç
cevaplanmamış mektuptan ve telefon zilinin beklendiği günlerden sonra, neler
olduğunu birinin açıklaması umuduyla RPD ye telefon açmıştı. Ama meşgul
sesinden başka bir şey yoktu. Yurttaki odasından her telefon edişindeki o soğuk
mekanik sesi duydukça endişeleri daha da arttı. Racoon gibi küçük bir şehirde
bile arayanları yönlendiren bir sesli yanıtlama sistemi vardı.
Her ne kadar
rasyonel düşünüp panik yapmaması gerektiğini bilse de, içinden çığlık atmak
gelmişti. Acil durumlarda araması gerekirse diye Chris in birkaç arkadaşlarının
telefon numarası vardı. Barry Burton, Emmy’nin Lokantası ve hiç tanışmadığı
David Ford adında bir polisş aradı ama hiçbiri cevap vermedi. Hatta Chris’in
birkaç hafta önce ortadan kayboldu dediği Billy Rabbitson’u bile aramıştı. Tüm
aramalarında, David Fordun telesekreterini saymazsak, sadece meşgul
sinyallerini duyabilmişti. Böylece endişeleri artık panik yapma derecesine
gelmişti.
Racoon şehri,
Claire in üniversitesinden altı buçuk saat uzaklıktaydı ve oda arkadaşı, erkek
arkadaşının motosikletini ödünç almıştı. Ve böyle içi içini yiyeceğine, motora
atlayıp gitmeye karar verdi. Belki aptalcaydı ama kesinlikle çılgıncaydı. Eğer
Chris iyiyse, döndüğünde arkadaşlarıyla beraber, nasıl bir paranoyak olduğunu
söyleyip eşek sudan gelinceye kadar kendisiyle dalga geçebilirdi. Fakat neler
olduğunu öğreninceye kadar, hiç bir şey ona huzur vermeyecekti. Açık
gökyüzündeki güneş batmak üzereyken yerini dolunaya bırakıyordu ama hala
tabelada yazan yazıyı görebileceği kadar ışık vardı: “RACOON ŞEHRİ 10 KM”.
Kendi kendine eğer Racoon şehrinde ters giden bir şeyler varsa, illaki birileri
bunun farkına varmış ve kontrol etmiştir ve Chris de gayet iyidir diye kendini
söylenirken motorun hızını arttırdı. Hava iyice zifiri karanlık olmadan şehre
varsa iyi olacaktı. İster her şey yolunda olsun, ister olmasın; Claire ne
olduğunu bulmalıydı.
Başarılı devamı bekliyorum